4 Aralık 2012 Salı

bağımlılıklar

insanlar sizin bağımlı olduğunuzu düşünüyorsa gerçekten öylesiniz demek midir? herkes her zaman haklı mıdır? bu "genel irade" teorisine uygun olmaz mı? sizce gerçekten de "genel irade" teorisini öne süren rousseau haklı mıydı?

herkesin iradesi bir yönde ve siz bu iradeye karşı çıkıyorsanız, onlar sizi hata yapmaktan korumuş oluyor. yani buna genel irade ilkesi deniyor.

peki ya sizin bağımlı olduğunuzu düşünüyorlarsa? ve siz aslında bağımlı değilseniz? sadece buna "ihtiyaç" duyuyorsanız? ah evet pardon, bağımlılar da bağımlılık geliştirdikleri şeye ihtiyaç duyuyorlardır, değil mi?

neye bağımlı olduğunuzu öne sürüyorlar? sevgilinize mi? herkes sevgilisine bağlıdır, bağımlı değil. ama ya o sizin siz olmanızı sağlıyorsa? ya sizi gerçekten sakinleştirebiliyorsa? ya gerçekten o sizin hayatınızsa? ya dünyanız onun etrafında dönüyorsa? insanlar sizi anlamazlar. "bağımlı" der geçerler.

ilaçlara mı? ağrı kesicilere mesela? kodeine? evet, gerçekten hiçbir ağrısı olmadığı halde sürekli gidip ağrı kesici alanlar var. onlara bağımlı deniyor. peki ya dayanılmaz ağrılar çeken biriyseniz? buna gerçek hayatta karşılaştığım biri olmadığı için sadece Doctor Gregory House karakterini örnek gösterebilirim. ama benim gerçek hayatta karşılaşmamış olmam böyle kişilerin olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmiyor.

bilgisayara? bilgisayar oyunlarına, internete bağımlılık? her gittiğimiz yerde bir check-in yapma durumu, sürekli foursquarede level atlama çabaları, call of dutyde bi klanda olmak için oyunun en iyisi olmaya çalışmak... bunlar gerçekten de bağımlılık mı yoksa insanlardan üstünlük sağlama çabalarımız mıdır?

kahve bağımlılığı? çay? ülkemizde insanların %90ı sürekli çay tüketiyor. çaya ihtiyacımız mı var? misafir geldiğinde neden hemen "bi çay koyayım ben" deyip mutfağa koşuşturuyoruz? ucuz olduğundan mı? "son çayımızı içip kalkalım" deyince ne oluyor? muhabbeti sonlandırıyoruz. çay bizim sohbetlerimizin devamını sağladığı için sürekli çay içiyoruz diye bir sonuç çıkarmak hatalı mı olur? kahveyi inceleyelim. hangimiz saatlerce ettiğimiz sohbetlerde kahve üstüne kahve içeriz ki? günde 5-6 bardak nescafe ya da 3-4 fincan Türk kahvesi içen birinin bunu bütün güne yaydığını farz edersek, bu kişinin gittiği bir ortamda üst üste "bi kahve daha alayım" demesi sizce görülebilecek bir durum mudur?

sigara bağımlılığı? hangimiz içmiyoruz ki demek çok saçma... içenler kadar içmeyen insanlar da var. arada keyif için içiyorum, istediğim zaman bırakırım diyenlerin hepsi yalan söylüyor. sigara bağımlılıktır. bırakabilen kendini akciğer kanseri etmeden, koah hastası olmadan bıraksın. hem paranız da cebinizde kalır.

alkol bağımlılığına geçelim. uzun zamandır günde 1-2 bira içen biri bunu zamanla 3-4e çıkarıyorsa bu artık 1-2 birayla sarhoş olamadığından mıdır yoksa yavaşça alkolik mi oluyordur? kabul edilmelidir ki artık insanların birçoğunun aklına "eğlence" denince clublar geliyor. cluba gittiğiniz zaman verdiği siparişin hiç "sek vişne" olan birini gördünüz mü? martiniler, mojitolar, vişne vodkalar havada uçuşuyor. bara gittiğinizde "bi 50lik" demeden önce aklınıza hiç "acaba çay mı içsem" diye bir soru geliyor mu? hayır, onun ortamı farklı size göre. insanlar neden misafirliklerde hep çay içiyor da, neden 1 kasa bira açılmıyor orada? evet, alkol bağımlılık yapar. alkol bağımlıları da var. gerçek insanlar bunlar. peki alkol bağımlılarının olması, çok alkol alan ama sınırını bilen, yani sürekli alkol aldığı için çakırkeyif olmayan, olursa da çok zor olduğu için çok alkol alması gereken biri alkolik midir?

uyuşturucu bağımlılığı... giderek daha çok artan bir şey değil mi? esrarla başlayalım. ya da diğer isimleri olan ot, cigara. ne deniyordu dur bakayım, "ot bağımlılık yapmaz çünkü doğaldır, kimyasal değildir." evet, tabii. otu içerseniz, kafa yaşarsınız. kafa yaşarsanız bu hoşunuza gider ve tekrar istersiniz. belki bağımlı olduğunuz şey ot olmayabilir, otun kafasına bağımlılık olarak tanımlamaktayım bunu ben. ayrıca bir de dipnot düşeyim. sizin o kimyasal olmadığını sandığınız şeyi ilaçlıyorlar. yani, onda da kimyasallar var artık.
hap? şeker mi deniyordu..? peki ya LSD? asit? üstünde gülen yüz olanlar, soru işareti olanlar, mavi elmaslar, mavi elmas duble gibi mesela... hepsinin ayrı bir kafası var sizin için değil mi? o kafaya ulaştıktan sonra halüsinasyonlar da görüyor musunuz? zaman kavramınızı kaybediyor, eve nasıl gideceğinizi bilmediğiniz için arkadaşımda kalıcam ders çalışcaz diye yalan söylemeye başladınız mı?
kokain? taş. burnunuzdan çektiğiniz ince bir çizginin sizi o kafaya ulaştırabileceğini nasıl tahmin edebilirdiniz ki? kabul edin, artık doyumsuzsunuz. hep daha fazlasını istiyorsunuz, hep daha fazlasına ulaşmak için de hep daha fazla paraya ihtiyacınız oluyor. nasıl kazanıyorsunuz? tabii ki kazanmıyorsunuz. nasıl buluyorsunuz peki? insanların kendisini satmasına kadar gider bu iş.
heroin? peynir. bu noktaya kadar gelmiş birinin artık "ben bağımlı değilim" deme şansı yoktur. damardan mı alıyorsunuz? iğneler, limonlar... bağımlısınız, tebrikler.

normal olmak sıkıcı mıdır? ya da normal olmadığınızı düşündüğünüz için mi uyuşturucu kullanırsınız? uyuşturucu sizin kendinizi normal hissetmenizi mi sağlıyor? normal olmak sıradan olmak demek midir? sıradan olmak mutsuzluk mudur yoksa normal dediğimiz insanların kendilerini uyuşturmalarına sıradanlık adını mı veririz? yoksa insanlar üstümüzde çok baskı kurdukları için kendimizi özgürleştirme çabamız mıdır uyuşturucular?

insanlar, bağımlılık olarak nitelendirilen her şeyden kurtulabilirler. 2 şey haricinde.
1-kendileri
2-özgürlükleri

unutulmaması gereken nokta, ikisine de zaten sahibiz.

"İNSAN ÖZGÜRLÜĞE MAHKUMDUR"
                                                          JEAN PAUL SARTRE