20 Şubat 2012 Pazartesi

ameliyat

operasyon. ameliyat. adını ne koyarsan koy. kimi için iş kimi için eğlence kimi için vahşet. nihayetinde aslında anestezi, neşter, kan, doktorlar, hasta, ameliyathane ve Allah arasında yapılan bir tiyatro. hayır hayır gerçek. tiyatro değil. ama neden tiyatro olmasın ki? tiyatrocular sahnede işlerini yapar ve sonra kendi hayatlarını yaşarlar. tıpkı doktorlar, avukatlar, mühendisler, öğretmenler ve diğer bütün mesleklerin mensupları gibi. her neyse.. konumuz tiyatro değil, unutmamalıyım. ameliyat..
ameliyat her zaman hastayı germiştir.. sezaryen de bir ameliyattır, hamile kadınlar o ameliyathaneye hasta oldukları için değil hamile oldukları ve bebeklerini kucaklarına almak için giderler. yine de bir korku.. insan dediğin korkar. ben de korktum o ameliyathaneye giderken. ne ameliyat  anılarım vardır benim. hem korkunç hem komik.. ama anlatmama gerek yok ki.
ameliyathaneler korkunç yerler değil aslında. hayat veren yerler. evet biliyorum masada kalanlar oluyor. insanların ölüm yeri oluyor ameliyathaneler. ama en azından narkoz altındasın. acı yok. bi insan böyle de acısız öleceksin korkma diyerek teselli etmeye çalışıyormuş gibi oluyor ama.. yok. amacım o değil. amacım ne biliyor musun? şanslı olduğunu göstermek sana..
ameliyat oluyorum hastalık yüzünden, hastalık şans mı diye soracak olursan.. hayır. şans olan hastalık değil. ameliyat olabilmek. iyileşme umudunun olması. ms hastası napsın? hemofili? aids? öyle hastalıklar var ki bir ameliyat değil bin ameliyat da geçirsen seni öldürmeden bırakmayacak olan.. sen kendi durumunun kıymetini bil derim ben sana. bitecek. geçecek hepsi.. bittikten sonra bu kadar mıydı diyeceksin kendi kendine.. 1-2 haftaya ayaklanacak, 1-2 aya tüm bunları unutmuş olacaksın. sonra? istediğin yerlere gelmek için önünde hiçbir engel kalmayacak. ekler alıp yiyeceksin pasta kraliçesiyle ankarada. tamam mı??

olasılıksızlık

bazı şeyler için olasılıklar söz konusudur ama aslında hayat basittir. ya olur ya olmaz. %50 olasılık. gerçi matematikte 3/8 olasılıklar falan buluyoruz ama.. siktir edelim onları biraz. çünkü hayat hiçbir zaman matematik kadar basit olmadı. matematikte verilenler ve istenenler oluyor. hayatta ise genelde alınanlar ve istenenler olmakta. sonra da herkes hindi gibi düşünüp durmakta "hassiktiiir napcam ben şimdi" diye.
bazı şeylerden kastedilen daha çok ilişkiler oluyor aslında. alışveriş yaparken bir malı alırsın ya da almazsın. %50. ama insanlar? öyle olmuyor. olamıyor. bir kazak alırken "rengini beğendim ama modelini beğenmedim ayy çok kararsızım" kararsızlığının yaşanma süresi en fazla 5 dk oluyor. çünkü seçenek çok. gözüne başka bir şey çarpıveriyor hanım ablamızın, alıyor onu. insanlarda ise söz konusu durum daha farklı. bir insan hiçbir zaman tepeden tırnağa tamamen kötülükle dolu ya da melekleri utandıracak kadar iyi olmamıştır. olamayacak da zaten. yapısı buna müsait değil.. en kötü insan bile sevdiğine zarar vermemek için uğraşıyor. en iyi insan bile onu çok kızdıran ya da kıran bir kişinin başına gelen zor bir durumdan sonra "iyi olmuş, ne demişler eden bulur, ne ekersen onu biçersin" şeklinde konuşuyor ya da düşünüyor.
demek ki neymiş? kimse %100 kötü ya da %100 iyi değilmiş. peki insanlarda iyi-kötü dağılım oranı ne? bilemezsiniz. o zaman ying-yang diyorum. işte bu yüzden bu olasılık konusu çok can sıkıcı hale geliyor. size zarar vermiş bir insanı hayatınızdan çıkarmakta tereddüt etmenizin genel sebepleri, size daha önce çok iyilikte bulunmuş olması, ona çok değer vermeniz vb. olabilir.

A: B, kusura bakma sen bana zarar verdin ben artık seninle irtibat kurmak istemiyorum.
B: Ama ben sana daha önce şu iyiliği yaptım, neler neler yaptım senin için, ilk hatamda üstümü mü çiziyorsun şimdi, bunu hak etmedim ben vsvs.

insanlar bu diyalogu yaşamak istemezler. oysa yaşayın. o insanı sürekli hayatınızda tutup can sıkıntısı yaşayacağınıza, çıkarıverin gitsin. "ama naparım onsuz, o benim her şeyim" diyenleri biraz mantıklı bakmaya davet ediyorum. hadi inceleyelim..

yaşınızın 20 olduğunu ve bu kişiyi 5 senedir tanıdığınızı varsayarsak... (ki hiç önemi yok yaşın ve tanışma sürenizin) 15 senenizi hayatınızda bu kişi olmadan geçirdiniz. ortalama insan ömrünü 70 deyip yine de 40ta kalpten gidebileceğinizi hesaba katarsak da daha en az 20 seneniz var demektir. yani onu unutmak için 20 sene. az mı? değil.

düşülen hatalardan biri de o kişinin her şeyiniz olduğu yanılgısıdır üstelik. değil amına koyim değil lan. her şeyin değil olamaz. bi kere o kişi de fani. sen sırf her şeyin olarak adlandırıyorsun diye ölmeyecek sonsuza kadar yaşayacak mı sandın? ölecek. o öldükten sonra her şeyini kaybetmiş olmayacaksın. tabii aklını kaybetmediğin sürece.

bu yazıyı bu kadar uzattım da ana fikri esasında çok kısaydı. kimse sizden değerli değildir. kimse için kendinizi üzmeyin. ya da bu ana fikri amaçlamıştım ama saçmalamış da olabilirim, olsun ben de burda saçmalıyorum. beni de böyle kabul edin, evet.